19 Temmuz 2016 Salı

Kitapların büyülü dünyasına doyamadığı için yazmaya başlayan yazarımız: Saadet Aydınlıoğlu





Saadet Aydınlıoğlu kimdir? Bize biraz kendinizi tanıtabilir misiniz?
1967 yılında Bursa’da doğdum. Öğrenim hayatımı Almanya’da tamamladım. 22 yaşında Türkiye’de evlenip biri erkek diğeri kız iki çocuk sahibi oldum. O yıllarda çocuk gelişimi ve kişisel gelişim branşlarında yoğun eğitim programlarına katıldım. Çocuklarımın üniversite dönemlerinde Bursa’da 3 yıl kafe işlettim. Benim için oldukça farklı bir deneyimdi. 2014 yılında ailemle İzmir’e taşınmaya karar verdik. İzmir’e taşındıktan sonra kültür ve sanat çalışmalarına yöneldim. Kitap okumaya ve yazmaya tutkunum. Çocukluğumdan beri okuyorum. Kitapların büyülü dünyasına doyamadım. Yazmak ise ayrı bir sevgi benim için. Kalemin gücüne enerjisine inanıyorum. Duyguların önce bilgisayar yerine kalem ile kâğıda yazılmasının farkını vurgulamak istiyorum. Kâğıdın da duyguları varmış gibi geliyor bana. Bazılarınızın şu an gülümsediğini görüyor gibiyim.

Espresso! Biraz Acı, sizin ilk kitabınız. Ne zaman kitap yazacağım dediniz ve yazım süreci ne kadar sürdü?
Espresso Biraz Acı, benim ilk heyecanım, ilk göz ağrım… İzmir’e taşınıp kültür ve sanat çalışmalarına yöneldiğimde kitap yazma arzusu uyandı içimde.  Her gün katlanarak büyüyen bir arzu… Belki de manevi bir ihtiyaç. Küçük denemelerle yazmaya başladığımda kalemle aramızda güzel bir etkileşim olduğunu hissettim ve yazının peşinden gittim. Beş ay kadar sancılı bir süreçten sonra Espresso Biraz Acı adlı kitabım doğdu.

Kitabınızı ilk elinize aldığınızda içinizde hangi duygular esti?
Keşke bu duyguyu ifade edebilecek bir söz bulabilseydim. İnanılmaz bir his tarif etmek çok zor. Kitabımla ilk buluştuğum an önce onun kokusunu iyice içime çekip, hoş geldin diye fısıldadığımı hatırlıyorum. Ardından biraz gözyaşı… Çok duygulanmıştım o an kapalı bir yerde olmama rağmen etrafımda ılık tatlı bir rüzgâr esiyordu sanki.

Yazı yazmak sizin için ne ifade ediyor?
Yazı yazmak, söz söylemekten çok daha etkili benim için. Bazen farkında olmadan yazarak dünyaya mesajlar verdiğimizi ve duygularımızı yazarak daha iyi ifade edebildiğimizi düşünüyorum.

Çocukluğunuzda uyurken yaptığınız parmağınızla havaya harf çizme hareketi varmış. Biraz bundan bahsedebilir misiniz?
Çocukken ne zaman yalnız kalsam ya da gece yattığımda havaya parmağımla kelimeler yazardım. Annem beni o halde gördüğünde endişelenir, bir rahatsızlığım olduğunu düşünürdü.

Bize yazarlık serüveninizi anlatabilir misiniz?
Yazma serüvenim bir yolculuk gibiydi benim için. Yaşadıklarım gözlemlediklerim ve deneyimlerim hepsi aklımda tasarlanmıştı zaten. Her gece birkaç saat uykudan feda edip yazıyordum.
En büyük hayaliniz ne idi?
Birçok hayallerim oldu şimdiye kadar. Büyük bir kafe restoran işletmek, nitelikli kitaplar yazmak, dünyayı gezip farklı kültürleri tanımak ve birkaç çocuğu okutabilmek.
Hayatınızda en fazla iz bırakan olay veya durum nedir?
Hayatımda en fazla iz bırakan olay ve durum, çok istediğim aylarca hayalini kurduğum kafenin ilk açıldığı andır.
Bir yazar için zaman ne demektir?
Bir yazar için zaman değerlidir. An’ların kıymetini bilmek gerekir. Bana göre anlarda saklıdır hazineler. Bazen aniden aklıma bir şeyler gelir ve hemen yazmak isterim daha sonra yazarım dersem büyü bozulur.
Kelimeleriniz ne zaman, nerede kalem ile kâğıtta raks ediyor?
Genelde geceleri evde herkes uyuduğunda kendimle baş başa kalıp köşeme çekildiğimde kelimelerin dansı başlıyor.
Kitabınızda bir dede karakteri var. Bu karakteri hayat vermek nasıl aklınıza geldi?
Roman’ın ana karakteri Ceyda çok acı çekiyordu. Manevi bir desteğe ihtiyacı olduğunu düşünerek dede karakterini oluşturdum.
Okumayı sevdiğiniz Türk ve Dünya yazarları hangileridir?
Türk ve değerli yazarlarımızdan sadece birkaç isim vermek zor. Eğitici, öğretici fikirleri zenginleştiren değer katan yazarlarımızın kitaplarını ilgiyle okuyorum. Yabancı yazarlarında birçok nitelikli kitapları arasında seçim yapamıyorum. İlgimi çeken bazıları Harper Lee, Shemi Zarhin, Danielle Steel, Sarah Jio.

Bursa’da üç sene kafeterya işletmişsiniz. Yemek yapmak ile aranız nasıl?
Kafe’yi işlettiğim zamanlarda müşterilerimize mantı, makarna ve salata çeşitleri sunardık. Dekorlarını ben yapardım lezzet kadar sunum da önemliydi. Evde yemek yapmaya gelince değişik tarifler denemekten keyif alıyorum. Yemek yapmak da bir sanat bana göre. Ayrıca dünyanın farklı yerlerinde çok iyi yetişmiş şeflerin kendi yaratıcı hayal güçleriyle yaptıkları yemekler var. Televizyon programlarında denk geldiğimde o şeflerin yaşam tarzları ve çalışma prensipleri ilgimi çekiyor doğrusu. Ama ne olursa olsun en zengin en güzel mutfak Türk mutfağı diye düşünüyorum.

Sevdiklerinize özel an’larda yaptığınız bir yemeğin tarifini verebilir misiniz?
Özel anlarda aileme pizza yapıyorum. Herkes yoğun olduğu için ancak pizza sayesinde hepimizi bir araya getiriyorum. Bir de özel bir tatlım var. Special tatlı. Bazen özel zamanlarda onu yapıyorum. Kolay lezzetli ve görüntüsü şık… Üç tane yufkanın her birini sekiz üçgen parçaya bölüyorum her parçaya fırçayla tahin ezmesi sürüyorum onları genişçe sarıyorum ve tavada biraz yağda kızartıyorum. Servis tabağına alınca üzerini çikolata sosu, muz dilimleri, fındık ve ceviz parçalarıyla süslüyorum.

Röportajı yapan siz olsaydınız, kendinize sorulmamış hangi soruyu sorardınız? Cevabınız ne olurdu?
Hayatta var olma sebebinizin ne olduğunu düşünüyorsunuz? Diye sorardım. Tabi ben bunun cevabını halen arıyorum o ayrı konu.
Röportaj teklifimi kabul edip içtenlikle cevapladığınız için teşekkür ederim.
Ben teşekkür ederim sevgili Lale Bollukcu

1 yorum:

  1. Çok keyifli bir röportaj olmuş . Kitap hakkında yorumlar harika . Herkese tavsiye ediyorum :)

    YanıtlaSil