İlk romanı “Ah Menekşe” ile edebiyat dünyasına
adım atan değerli yazar Aysel Hacır ikinci romanı “Celile Hanım” ile tüm
okuyucuların gönüllerine taht kurdu.
“Celile Hanım” romanında Nâzım Hikmet’in annesi ressam
Celile Hanım ile Yahya Kemal’in aşkını anlatır. Tam 100 yıl önce
birbirlerini delicesine seven fakat sonunda birbirlerine kavuşamayan âşıkların hazin
aşk hikâyesi…
“Yollarda kalan gözlerimin nûrunu yordum,
Kimdir o, nasıldır diye rüzgârlara sordum,
Hulyâmı tutan bir büyü var onda diyordum,
Gördüm: Dişi bir parsın elâ gözleri vardı.”
Kimdir o, nasıldır diye rüzgârlara sordum,
Hulyâmı tutan bir büyü var onda diyordum,
Gördüm: Dişi bir parsın elâ gözleri vardı.”
Yahya Kemal Beyatlı
Aysel
Hacır kimdir, bize kendinizi kısaca tanıtabilir misiniz?
Hemşin doğumluyum ancak
ilk, orta ve üniversite eğitimimi ben çok küçük yaşta iken ailece yerleştiğimiz
İstanbul’da tamamladım. Bir sigorta şirketinde başlayan iş deneyimimi, reklam
ajansı ve hazır giyim ihracat alanında sürdürdüm.
Yazmaya
lise yıllarında başlamışsınız. Edebiyata olan tutkunuz nasıl başladı?
Doğrusu farkında
değilim. İlkokuldan itibaren düzgün cümle kurma ve kendimi iyi ifade etme ile
ilgili bir derdim olduğunu hatırlıyorum. Belirli bir bilinç düzeyine ulaştıktan
sonra da okuduğum kitapların hikâyesi ile değil, cümleleriyle ilgilendim, her
kitapta altı çizilecek cümleler aradım. Bu arada belki söz etmeye değer; lise
yıllarında pek çok arkadaşımın aksine Divan şiirini de sevdim ve şiirleri
anlamak için sözcüklerin Türkçe karşılıklarını öğrendim.
Ah
Menekşe, sizin ilk kitabınız. Ne zaman kitap yazacağım dediniz?
Kişisel dertler,
toplumun, ülkemin dertleri ilk ne zaman şiddetle dürttü beni, kendime saklamak
üzere denemeler ve hiç göndermediğim o mektupları yazmaya ne zaman başladım, bilmiyorum.
Çok da önemli değil zaten, ilk gençlik yıllarımdan itibaren dokunan hiçbir şeyi
omzundan kaydırmayı beceremeyen biri olduğumu biliyorum. Ancak bir gün,
anneciğimin düşmesi sonucunda kalçasının kırılması ve ameliyat sonrası bakıma
muhtaç hale gelmesi üzerine benim de işten güçten el çektiğim bir dönemde,
duygusal ve düşünsel birikimlerimi açığa çıkarmak, paylaşmak ihtiyacı ağır
basmıştı. İlk kitap konusu olarak da nispeten kolay ifade ve halledebileceğimi
düşündüğüm aşkı seçtim ve adını Ah Menekşe koydum.
Yazı
yazmak sizin için ne ifade ediyor?
Yazı yazmak bir dışa
vurum, sayfalara not düşme, bir tür soyuttan somuta geçme hali ve nihayet bir
tatmin, bana göre.
Yazı
yazmadığınız zaman kendinizi nasıl hissediyorsunuz?
Dostlarla zaman
geçirmek, söylemek, dinlemek, gözlemlemek, okumak, müziğe kulak vermek de
yazmak kadar değerli benim için. Beslendiğiniz seanslardır onlar,
dağarcığınızda biriktirirsiniz. Biriktirmeden yazamazsınız zaten.
Bir
yazar için zaman ne demektir?
Ruh halinize göre
değişen bir kavramdır zaman. Bazen bolluğu, bazen azlığı sorundur. Geçsin
istediğiniz de olur, hiç geçmesin dediğiniz de. En katlanılmaz hali de, sizin
nicedir iple çektiğiniz bazı anlar için sergilediği ısrarcı telaşsızlığıdır.
İkinci
romanınız Celile Hanım ile okuyucuların kalbinde taht kurdunuz. Gerçek bir aşk
hikâyesini işlemek aklınıza nasıl geldi?
Gerek Nazım Hikmet
gerekse de Yahya Kemal Türkiye tarihinin ve özellikle edebiyatının ağırlığı
olan isimleri, malum. Her Nazım denildiğinde ya da Yahya Kemal adı geçtiğinde kaçınılmaz
bir çağrışımdı Celile Hanım benim için. Döneminin çok ilerisindeki bu güçlü
kadına, Nazım’ı doğurmuş bu kadına içten içe bir hayranlık duyuyordum belki de.
Bir gün Büyükada’da sağlı sollu köşklerin arasından, tarihin içinden geçerek
yürürken, aklıma düştü yine Yahya Kemal ile aşkları. Yazacağım dedim ve yazdım.
Celile
Hanım romanını yazarken nasıl hazırlandınız? Yazım süreci ne kadar sürdü?
Okudum, durmadan
okudum, araştırdım ve bir kaynaktaki herhangi bir bilgiyi kitabıma aktarmadan
önce mutlaka başka bir kaynakla da teyit ettim ki bu, sürecin en zahmetli
bölümüydü. Doğrusu Yahya Kemal ile ilgili sayamayacağım kadar çok kaynağa
ulaşma olanağı bulmama rağmen, Celile Hanımla ilgili olarak hayal kırıklığı
yaşadım; hakkındaki yayımlar çok sınırlıydı. Kitabın okurlara ulaşmadan önceki
sürecin, araştırma ve yazma dâhil, iki yıla yakın sürdüğünü söyleyebilirim.
Yazdığınız
iki romanda da aşk var. Sizce AŞK nedir? Bize aşkın tanımını yapabilir misiniz?
Aşk, olmazsa
olmazlardandır benim için; aklın çarpıntı ve hazla tutulması, bir kanma ve
karşı koyulmaz bir cezbedilme halidir.
Yeni
bir roman çalışmanız var mı?
Nicedir bir
hareketlenme var içimde, öyle görünüyor ki yeni bir hikâyenin şekillenmesi artık
çok yakın.
Aklınıza
gelen fikirleri not alır mısınız?
Hayır, bunu hiç
yapmadım. Sonradan, aklıma gelenin ne olduğunu hatırlamaya çalışırım; bu
durumun Karadenizlilikle bir ilgisi olabilir mi acaba?
Benim
bir de yemek blogum var. En sevdiğiniz yemek hangisidir?
Ne kadar nadide lezzet
tarifleri vardır bloğunuzda, kim bilir. Farklı yemek yapmak istediğimde mutlaka
bakacağım. Ama ben en çok Türk mutfağını seviyorum galiba, o mutfaktan da
karnıyarığı! Bir de ehil elden çıkmışsa, iki öğün üst üste yiyebilirim hani!
Farklı
kültürlere ait yemekleri sever misiniz?
Evet mi desem, hayır mı
desem, bilemedim. Günümüz farklı lezzet düşkünü insanlarının aksine, ben
Uzakdoğu mutfaklarına rezervle yaklaşıyorum mesela. Lezzet anlayışım Batı mutfağına,
özellikle İtalyan ve kısmen de Fransız mutfağına daha yakın.
Yemek
yapmak, yazı yazmak… Size nasıl duygular veriyor?
Her ikisine de üretim,
hatta bir tür sanatsal üretim diye bakıyorum. İkisinin sonunda da tatmin var…
Sevdiklerinize
özel anlarda yaptığınız bir yemeğin tarifini verebilir misiniz?
Böyle zamanlarda en çok
rokfor soslu bonfileyi tercih ediyorum galiba. Tarif demeyin, çünkü tarifini
internetteki site veya bloglardan almışımdır mutlaka. Ancak elimin lezzetli
olduğuna dair rivayetler var.
Röportajı
yapan siz olsaydınız, kendinize sorulmamış hangi soruyu sorardınız? Cevabınız
ne olurdu?
Kendinize
en çok sorduğunuz soru nedir? Nedir nedeni bu baş döndüren kötüye gidişin? Ne
oluyor dünyaya? İnsanlara, insanlığa ne oldu? Diye
sorarım
Galiba dünyanın çivisi
çıktı, insanlık da öldü!
Röportaj
teklifimi kabul edip içtenlikle cevapladığınız için teşekkür ederim.
Lale
Bollukcu