23 Şubat 2017 Perşembe

Yazmak benim için bir iş değil, yaşam kaynağı diyen yazmaya aşık bir yazar… Nermin Kılıçman…

    

    Yazmak benim için bir iş değil, yaşam kaynağı diyen yazmaya aşık bir yazar… Nermin Kılıçman… 




       Yayınladığı birbirinden başarılı üç kitabından sonra Erkekler Başka Sever diyerek okuyucularının karşısına çıktı. Yeni çıkan kitabı ve yazarlık hakkında röportaj yaparak enfes bir sütlü kahve tadında hayata kısacık bir mola verdik.

     Öncelikle sizinle söyleşi yapma fırsatı verdiğiniz için teşekkürler.
     Nermin Kılıçman kimdir? Bize kendinizi kısaca tanıtabilir misiniz?
1970 Ankara doğumluyum. Üç çocuk annesiyim. Şu anda Trabzon’da yaşıyorum. Hayatımın büyük bir kısmını yazarak ve okuyarak geçiriyorum. Yazmak benim için bir iş değil, yaşam kaynağı…

Adı Her Neyse Bitti, Aldatılmış Masumiyet, Ya Geceyi De Götür Yanında Ya Da Hiç Gitme Asya isimli kitaplarınızdan sonra yeni çıkan kitabınız Erkekler Başka Sever… Kitabınızın hazırlık çalışmaları nasıl gerçekleşti?
Kitap erkekleri ele aldığı için onları yakından tanımak amacıyla birçok erkekle konuştum. Her konuda görüşlerini öğrenmeye çalıştım. Aslında kitapta anlatılan çoğu şey benim düşüncem değil, onların bana aktardıkları düşünceleri. Sonra da yazım aşamasına geçtim. Kitabın içinde yer alan hikâyelerin bazıları gerçek… Konuştuğum erkeklerin birkaçının hikâyesi ilginç geldiği için kaleme almak istedim.

Konularınızı nasıl seçiyorsunuz? Konu seçimi tesadüfi mi oluyor ya da hayatta karşılaştığınız bazı olaylardan mı etkilenip yazıyorsunuz?
Bir kitap yazmaya başlamadan önce uzun uzun düşünürüm. Nasıl bir konuda yazmalıyım? Yazdığım konunun duygusunu tam olarak aktarabilir miyim? Aslında duyguyu tam olarak okuyucuya geçirebileceğimi düşündüğüm konuları yazmayı tercih ediyorum genelde. Tabii ki karşılaştığım olaylar ve insanlardan da ilham alıyorum.

     Kitaplarınızda yazmaya başlamadan önce bir toplumsal mesaj düşüncesi ile mi başlarsınız yoksa bu yazarken şekillenebilecek bir durum mudur?
Normalde toplumsal mesaj kaygısı gütmem. Hayatın içinden birilerini ya da bir konuyu yazıyorsanız, okuyucu mutlaka, yazdıklarınızdan payına düşen mesajı alacaktır diye düşünüyorum. Tabii ki yazarken kendiliğinden şekillenen toplumsal mesajlar da ortaya çıkabiliyor.

Sizi yazmaya özendiren şeyler nedir?
En başta yazmaya aşığım. Bir kahramanı şekillendirmek, ona istediğinizi yaptırabilmek harika bir duygu. Düşünsenize, siz ne isterseniz onu yapıyor, istediğiniz kalıba sokabiliyorsunuz. Bu gerçekten inanılmaz güzel ve beni çok mutlu eden bir duygu.

Kimsenin okumayacağını bilseniz bile yazar mıydınız?
Kesinlikle yazardım. Çünkü yazmadığım zaman psikolojim bozuluyor. Hayata geçirdiğim her karakterle, yeni bir dünyanın içinde buluyorum kendimi. Rahatlıyorum, bakışım değişiyor her şeye.

Kelimeler nerede, ne zaman kalemin kâğıtta raks etmesini sağlıyor?
İlhamın nerde, ne zaman geleceği belli olmaz derler ya. Bende sistem farklı işliyor sanırım. Bana durup dururken gelen ilhamları biriktirir, gece geç saatlerde, sakin kafayla, genellikle mutfağımda yazarım.

     İnsanların çoğu ‘hayatımı yazsam roman olur’ diye söyler. Sizce herkes kitap yazabilir mi? Yazmak bir yetenek midir?
“Hayatımı yazsam roman olur” cümlesine katılıyorum. Zira bana göre her hayat bir romandır. Ama herkes kitap yazabilir mi? Ondan çok emin değilim. Ben yazmaya başladıktan sonra birkaç arkadaşım da heveslendi ve yazmaya karar verdi. Hepsinden aynı cümleyi duydum. “Gerçekten hiç kolay bir şey değilmiş. On sayfadan öteye gidemedim.” Evet, bence yazmak, kesinlikle bir yetenek… Bunu ‘ben yetenekliyim’ manasında söylemiyorum, yanlış anlaşılmasın. Çevremden aldığım tepkilere dayanarak söylüyorum.

Okumayı sevdiğiniz Türk ve Dünya yazarları kimlerdir?
Türk yazarlardan Zülfü Livaneli favorimdir. Ahmet Ümit, Ayşe Kulin, Tuna Kiremitçi, Mehmet Coşkundeniz ve isimleri diğerleri kadar duyulmuş olmasa da çok yetenekli bulduğum, aynı zamanda arkadaşım olan Ahmet Çabuk, Eyyüp Aksoy, Yuzarsif, Melek Gürses… Daha bir dolu isim sayabilirim.
Yabancı yazarlarda bir numaram JojoMoyes. E. L. James, KhaledHosseini. Dostoyevski, Tolstoy, Victor Hugo gibi dünyaca kabul görmüş, klasik eserlere imza atmış yazarları saymaya gerek duymuyorum bile.

Yakın tarihte adını duyup okuduğunuz yazarlar kimlerdir?
Az önce de söylediğim gibi, Eyyüp Aksoy, Melek Gürses, Yuzarsif ve Pınar Çağlıner okudum son zamanlarda. Benim fikrimce, kitapları yüz binler satan yazarlardan hiçbir eksikleri yok.

     Ya Geceyi De Götür Yanında Ya Da Hiç Gitme Asya isimli kitabınız yayınlandığı zaman kitap kapağı görselinden esinlenerek şirin mi şirin kurabiyeler yapmıştım. Kitabınızın minyatür görseli olarak hazırlanan bu kurabiyeleri gördüğünüzde neler hissettiniz?
Sizin de dediğiniz gibi çok şirindiler. Çok mutlu oldum. Birilerinin sizin için özel bir şey yapması çok güzel bir duygu. O zaman da etmiştim ama şimdi tekrar çok teşekkür ediyorum size. Kurabiyeler bitene kadar, kitabı gönderdiğim herkesin paketine bir de kurabiye ekledim.

     Benim bir de yemek kültür bloğum var. En sevdiğiniz yemek hangisidir?
Yemekle çok aram yok maalesef. Şu yemeği çok severim diyebileceğim bir yemek gelmiyor aklıma. Fakat içinde ceviz olan her şeye bayılırım. Hayır diyemediğim tek yiyecek cevizdir.

Farklı kültürlere ait yemekleri sever misiniz?
Hayır. Yeni tatlar denemek konusunda oldukça özürlüyüm. Tadını bilmediğim bir şeyi ağzıma sürmem. Önce yanımda, damak tadımı bilen, güvendiğim birine denetir, o ‘yiyebilirsin’ derse yerim. Bu kişi de genelde kardeşlerimden biri olur.

Yemek yapmak, yazı yazmak… Size nasıl duygular veriyor?
Yemek yapmak benim için tam bir eziyet. Mutfakta zaman geçirmekten hiç hoşlanmıyorum. Yazmaya gelince; en büyük mutluluk, tutku, aşk, huzur, rahatlama…

Sevdiklerinize özel günlerde yaptığınız bir yemek tarifini bizimle paylaşır mısınız?
Yemek yapmayı sevmememe rağmen çok lezzetli yaptığımı söylerler. Özellikle su böreği, yapmamı en çok istedikleri yemek; tabii yemek olarak kabul ederseniz.

Bir tepsi için:
7 yumurta, tuz ve unla, kulak memesi kıvamında bir hamur yoğuruyorsunuz.  Bu arada iki dolu avuç tuz döktüğünüz suyu kaynamaya bırakıyor, hamurları on parçaya bölüp açıyorsunuz. Su kaynadıktan sonra açtığınız hamurları o suyun içinde kısa bir süre tutuyor, ardından soğuk suyla yıkayıp tepsiye diziyorsunuz. Tepsinin en altına koyduğunuz yaprağı haşlamıyorsunuz. İstediğiniz kat aralığında içine istediğiniz malzemeyi ve yağı ( tercihen tereyağı) koyuyorsunuz. En üste koyduğunuz yaprağı da haşlamadan serip ister fırında, ister ocakta, çevirerek ve alt üst ederek kızartıyorsunuz. Sonra da afiyetle yiyorsunuz 

Gelecek ile ilgili projelerinizden söz eder misiniz?
Öncelikli hedefim Erkekler Başka Sever’in devamını çıkarmak. Hâli hazırda, yazılmış olarak bekliyor. Kendimi hazır hissettiğim zaman, ensest ve eşcinsellik hakkında kitaplar yazmak istiyorum. Bunlar çok bıçak sırtı konular oldukları için, yeterince araştırma yapmadan ve kendimi yeterince geliştirmeden yazmak istemiyorum. O yüzden biraz daha zamanları var.

Yazar olmak isteyenlere tavsiyeleriniz ne olurdu?
İçimden geçen cevabı vermemi isterseniz; yazmayın derdim J. Çünkü bu ülkede biraz tanınan ve eli kalem tutan herkes yazıyor. Tabii ki önce çok okumak gerekiyor. İnsanları yargılamadan dinlemek, anlamaya çalışmak, empati kurmak… Bunlar yazabilmek için çok gerekli ve önemli şeyler. Bilmeleri gereken; işin sadece yazmakla bitmediği… Yayın dünyası çok acımasız ve çetrefilli bir dünya. İçine girdiğinizde birçok şeyle mücadele etmek zorunda kalacağınız koca bir okyanus. “Kitaplarım çok satacak. Çok para kazanacağım!” hayalleri kurarak yazar olmak istemesinler. Mücadele edecek gücü ve azmi olan, karşılaşacağı zorluklara göğüs gerebilecek kadar çok isteyenler yazsın derim.

     Röportajı yapan siz olsaydınız, sorulmamış hangi soruyu kendinize sorardınız? Sorduğunuz soruya cevabınız ne olurdu?
      Soruları yönelten ben olsaydım, Ünlü isimlerin kitap çıkarması hakkında ne düşünüyorsunuz? diye sorardım.
      Cevap: Çok kızıyorum. Belki acımasız ve haksız bir eleştiri olacak. Lakin bu işe gerçekten gönül vermiş ve ciddi anlamda yeteneği olan, güzel eserler ortaya koyan bir sürü yazarın kitapları satmazken; herkes tarafından tanındığı için, iki lafı bir araya getirmekte zorlanan insanların kitaplarının yüz binler satması, imza günlerinde izdiham olması, bana çok büyük bir haksızlıkmış gibi geliyor…

        Değerli vaktinizi ayırıp sorularıma içtenlikle cevap verdiğiniz için tekrar teşekkür ederim.
Asıl ben, bana kendimi ifade etme fırsatı verdiğiniz için teşekkür ederim.


          Lale Bollukcu