Türkiye’de
mizah öyküleri yazan ilk kadın yazarımız.
Edebiyatın çeşitli türlerinde başarılı
olduğunu her kitabında bir kez daha kanıtlayan, adı ve ünü dilden dile dolaşan usta kalem
Canan Tan ile İzmir gibi sıcacık keyifli bir röportaj yaptım.
Lale
Bollukcu: Öncelikle sizinle söyleşi yapma fırsatı verdiğiniz için teşekkürler. Çeşitli
konularda farklı yazım türlerinde kitaplarınız var. Sizin için çekim gücü yüksek
olan yazım türü hangisi?
Canan Tan: Zaman,
mekâna göre değişiyor. Gerçekten çok farklı türlerde yanı sıra çok farklı
konular da yazabiliyorum.
Piraye’ye bakarsak töre romanıdır.
Arkasından iki tane tıpla ilgili yani eczacı olmasam yazamayacağım romanım
vardır. Eroinle Dans, bağımlılık konusunu işlediğim. En Son Yürekler Ölür, bir
organ nakli konusunu işlediğim romanımdır. İz, bir baba kız hikâyesidir. Hasret
mübadele, Pembe Ve Yusuf yine bir töre, en son yazdığım Kelepçe de hapishanede
yatan kadınların hikâyesidir.
Aslında bir zamanlar Canan Tan bir aşk romanları
yazarıdır diye lanse edilmeye çalışılıyordu. Benim bir tane aşk romanım var,
Yüreğim Seni Çok Sevdi. Onun dışındakilerde de aşk var ama motif, yan öğe
olarak. Yanı sıra tür değişikliğim de var. Çocuk kitaplarım var.
Mizah özellikle benim için çok önemli. Üç
tane mizah kitabım vardı, Ah Benim Karım Ah Benim Kocam çıkınca dört oldu.
Mizah türünü kendime en yakın tür olarak görüyorum.
Lale Bollukcu: Bu eserleri yazarken nasıl
hazırlıklar yapıyorsunuz?
Canan Tan: Bazen
önce konu oluyor bazen de şahıslar öne çıkıyor. Genelde kendim kurguluyorum.
Bir tek Hasret gerçek yaşamdan alınmış bir öyküydü.
Konu belirlendikten sonra geniş bir
şekilde inceleme araştırma yapmam gerekiyor. Hiçbir zaman araştırma inceleme
yapmadan yazmaya oturmuyorum. Mekânlar çok önemli, kitaplarda neresi varsa oralarda
yaşanmışlıklar da var. Benim gittiğim gördüğüm yerler muhakkak yazılanlar. O
inceleme süreci tamamlanıyor ondan sonra masa başına oturuyorum yazmaya.
Lale Bollukcu: Notlar alıyor musunuz?
Mesela gün içinde bir yerlerdesiniz. Aklınıza gelen fikirleri yazıyor musunuz?
Canan Tan: Genelde
notlar alıyorum. Kitap fuarlarına ve ya başka nedenlerle gittiğim yerlerde otel
odasında sabaha karşı bile olsa aklıma gelen fikirleri hemen not alıyorum. Başucumda
devamlı kâğıt kalem bulunduruyorum. Onları kısa kısa not ediyorum daha sonra canlanıyorlar.
Lale Bollukcu: Kelimeleriniz ne zaman ve
nerede kalem ile kâğıtta raks ediyor?
Canan Tan: Ben
bilgisayarda ya da daktiloda yazmıyorum. İlk zamanlar yazıyordum. Yeni Asır
gazetesinde iki sene boyunca haftanın üç günü yazı yazdım. Orada benim beyin
hızımla klavye hızı paralel gidebiliyordu. Son derece biriktirmişim öykümü her
şey hazır sular seller gibi yazıyorum ama klavyenin sesi o yoğunluğu bozuyor. Onun
için müsvedde kâğıtlara çalakalem yazıyorum temize çekiyorum ondan sonra
bilgisayara geçiriyorum.
Lale Bollukcu: Yeni kitabınız Kelepçe de
hapishanedeki kadınları konu almışsınız. Nasıl bir duygu ve çalışmanın ürünü
olarak ortaya çıktı Kelepçe?
Canan Tan: Kelepçe
son çıkan kitabım. Bende kitap projeleri yıllar öncesinden başlar. Bir kitabı
yazmayı düşündüysem kesinlikle ön ve ruh hazırlıkları başlamış demektir.
Yıllardır hapishanede yaşayan kadınların
yaşamlarını yazmak istiyordum. Benim ilk büyüklere olan kitabım Çikolata Kaplı
Hüzünler’de Zincir adlı bir öyküm vardı, orada Yeter başrolde. Altı çocuklu bir
ailenin altıncı kızı, çileli bir hikâye, bu hikâyede karakterin hapse düşme
anına kadar olan kısmını yazmıştım. Aileden gelen şiddet, evlendiği zaman aynı
şiddetin devamını yaşaması ve en son noktada da zincirlerini parçalaması…
Aslında
orada trajik bir cinayet işliyor, kızını korumak için mecbur kalarak işlediği
bu eyleme kendisi zincirlerimi parçaladım diyor. Ben bir de bu hikâyenin hapishane
sayfasını görmek istedim.
Görmediğim gezmediğim mekânları
yazmadığımdan dolayı o mekânlara gitmem ve orada yaşayan kişileri görmem,
konuşmam gerekiyordu. Aslında cezaevi ve tutukevlerine girmek zor ve meşakkatli
bir iş, İzmir Kapalı Kadın Cezaevinden gelen “ Gelip burada kadınlarımızla
söyleşi yapar mısınız? “ teklifi ile araştırmalarıma başlamış oldum. Cezaevlerine
girerek oradaki kadınların hikâyelerini dinledim ama bire bir o hikâyeleri
yazmadım.
Eğer Gazeteci kimliğim ile oraya girseydim
oradaki kadınlar ile görüşür, oradaki şartları gözlemler ve onları haber
yapardım, edebi bir yazı olmazdı. Ben oraya Yazar kimliğim ile girdim, farklı
bir kitap hazırlığı içindeydim ve yazacaklarım edebi nitelikte olacaktı.
Benim amacım bir cezaevini anlatmak,
olumlu ya da olumsuz şartları anlatarak okuruma yansıtmak değil, buradaki kadınların
yaşamları ve onların yaşam öyküleri. Tabii ki o yaşam öykülerine mekân olacak
yerler çok önemli. Ben orada o şartları
gözlemlemek için bulundum. Yemek listelerine kadar aldım, atölye çalışmaları,
kurslar, bütün her yerini gezdirdiler. Araştırmamı, yaparak Kelepçe kitabımı
yazdım.
Lale Bollukcu: Benim bir de yemek kültür
bloğum var. Kitaplarınızın çoğunda mutlaka bir yemek tarifi var. Yemek yapmak
ile aranız nasıl?
Canan Tan: Sevdiğim
yemekler var ve eczacılıktan gelen bir ölçü denge unsuru sayesinde iyi yemek
yapabiliyorum. Hatta Aynur Tartan’ın yemek kitapları vardır. Ben de ona Diyarbakır’ın
Ekşili Dolma’sını anlatmıştım. Diyarbakır’a 21 yaşında gelin gittiğim için
yemek kültürünü çok iyi bilirim.
Meftune, ekşili dolma, sıkma pilav büyük
çoğunluğunu bilirim. Yanı sıra İzmir’de de oturduğum için çoğu yemeği bilirim.
Fırsatım olsun mutfağa girebileyim.
Lale Bollukcu: Yazar olmak isteyenlere
neler söylersiniz?
Canan Tan: “
Yazar olmak istiyorum “ diye bir cümleyi kabul edemiyorum. Yazar olmak istenmez
o bir dürtüdür o gelir sizi bulur.
Ben mesela yazar olacağım diye bir şey
istememiştim tamam okul olarak Basın Yayın düşünmüştüm ama Eczacılığı bitirerek
Eczacı oldum.
Yetenek ve ışıltı varsa sizi basamak
basamak olgunlaşarak o noktaya götürür. Edebiyat Fakültelerinden bile mezun
olan insanlar yazar olamayabiliyor. Yanı sıra Orhan Kemal, Yaşar Kemal, Tarık
Dursun hepsi ortaokuldan terk.
Yetenek ışıltısı sol anahtarıdır. Ondan
sonra basamakları çıkarak yazar olunabilir.
Lale Bollukcu: Bu yoğunluğunuzda vaktinizi
ayırarak röportaj teklifimi geri çevirmediğiniz için teşekkür ederim.
Lale BOLLUKCU
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder