Zillere basıp kaçmaya hazır mısın? İstanbul' un en eski
semtlerinden biri… Kesişen hayatlar… Unutulmuş tarihi eserler… Semtle
bütünleşmiş eski esnaflar, simge dükkânlar, lezzetler… Şehremini'de sıradan bir
gün. Birbirinden bağımsız yedi hikâye. Her hikâyede adres soran gizemli iki
genç… Taşların yerine oturduğu eşsiz bir son. Şehremini'de kaybolmaya hazır
mısınız?
(Tanıtım Bülteninden)
(Tanıtım Bülteninden)
Minval Yayınları’ndan
çıkan ve kısa sürede üçüncü basımı yapılan “Şurdan bi’Şehremini alır mısın?” isimli
kitabıyla çok satanlar listesine giren yazarımız Emre Eray Evren…
Kitabında tanıttığı Tarihi Eserlerimiz ile aslında çok güzel bir konuya değinmiş yazarımız.
Her zaman yanından gelip geçtiğimiz dikkatimizi çekmeyen nice Tarihi Eserlerimiz var. Kim bilir bu eserlerde ne hikayeler gizlidir. Değerli yazarımız bu kitabında yeni neslin de tarihimizi öğrenmesi ve değerlerimize sıkı sıkıya sarılmamız gerektiğinin altını çizmiş. Bu duyarlı davranışından dolayı ayrıca tebrik ediyorum.
Kendisiyle çok keyifli bir söyleşi yaptım.
Öncelikle sizinle söyleşi yapma fırsatı
verdiğiniz için teşekkür ederim.
Eray Emre Evren kimdir? Bize kendinizi
kısaca tanıtabilir misiniz?
Ben teşekkür ederim sayfanızda bana
yer ayırdığınız için.
1978 Yılında İstanbul Şehremini’de doğdum. İlk ve ortaokulu bu semtte
okudum. Daha sonra, o zamanki adıyla İstanbul tekstil meslek Lisesi’ni
bitirdim. Sakarya Üniversitesi’nde İşletmecilik okuduktan sonra Anadolu
Üniversite’si İdari Bilimler Fakültesi’nde İşletme lisansını tamamladım. Son olarak
Beykent Üniversitesinde Marketing MBA programını tamamladım. Özel bir bankada
çalışıyorum. Evliyim. Şu an Kozyatağı’nda oturuyorum.
Ne zaman yazar olacağım dediniz? Yazar
olmak iç dünyanızı nasıl etkiliyor?
Ortaokul ve lise çağlarımda küçük hikâyeler
yazardım zaten. Kitap yazma serüvenim Şehremini ile başladı. Tek kitaplık bir
hevesti aslında. Fakat ummadığım bir ilgiyle karşılaştım. İlk etapta semtten bu
kitaba çok sahip çıkıldı. Daha sonra ülke genelinde olumlu yorumlar alaya
başladım.
Mesela ilginçtir, Artvin’den bir okuyucu
semtimizdeki meşhur çiğ börekçiyi çok merak ettiğini, İstanbul’a ilk geldiğinde
buraya uğrayacağını söyledi. Bu tarz olumlu geri bildirimler beni yazarlığa
devam etmek için motive etti diyebilirim.
İlk öykünüzün doğuş hikâyesi nedir?
Kitap
dışında yazdığım ilk öyküyü hatırlamıyorum. Sanırım orta 1. Sınıftaydım. Kitap
için konuşacak olursak ilk öyküm aslında kitabın sonuncu öyküsü. Kurguda tüm
bölümler sonuncu öyküde bağlandığından hata yapmamak adına öncelikle sonuncusunu
yazdım.
Burada semti tanımayan iki arkadaş
Şehremini’ ye geliyorlar ve onların gözünden semtin tarihi yerlerini ve eski
esnaflarını yaşıyoruz. Bu iki arkadaş aslında benim gerçek hayatta çok sevdiğim
arkadaşlarım Ozan ve İlyas. İkisinin de çok zeki ve esprili insanlar. Biraz
karakteristik özelliklerini de düşünerek yazdım. Ortaya komik ve semti tanıdan
bir bölüm çıktı.
Bankacısınız. Çalışırken aklınıza gelen
fikirleri not alır mısınız?
Evet, sıklıkla alırım. Eskiden kalma bir
alışkanlık, belki meslek alışkanlığı. İş hayatında çok fazla bilgi ve veri
akışı olduğundan çoğu zaman aklımdaki şeyleri unutabiliyorum. Tabi bu kitap
yazma sürecinde de çok işime yaradı. Aklıma gelen şeyleri daha sonra kullanmak
üzere sık sık not alırım.
Kelimeler nerede ne zaman kalemin kâğıtta
raks etmesini sağlıyor?
Kalemin kâğıtta raks etmesi sembolik bir tanım olsa gerek. Zira günümüz
teknoloji nimetlerinden yararlanarak bilgisayarda yazıyorum J
Aslında bunu tam kestiremiyorum. Sakin kafayla yazacağım diyorum. Odama
çekiliyorum. Yazmam için tüm şartlar müsait fakat gitmiyor. Çoğu zaman iş
yoğunluğundan ya da geçici olarak yazma yetisini kaybettiğimden aylarca bir şey
yazamıyorum. Bazen de çok yorgun olduğum, elimi dahi kaldıracak gücüm olmadığı
zamanlarda yazma isteğiyle uzun uzun yazıyorum.
İlk kitabınız “ şurdan bi’Şehremini alır
mısın? “ nasıl oluştu?
Uzun zaman sonra semtime geldiğimde
sürekli top oynadığımız küçük bir alana yapılan dinlenme parkının yapım
aşamasına tanık oldum. Buradaki anılarım canlandı. Bu ister istemez beni
hüzünlendirdi. 29 yaşıma kadar burada yaşadım. Bu semt hakkında bir şeyler
yazmalıydım ve geniş kitlelere ulaştırmalıydım. Bi nevi kendimi borçlu
hissettim.
Neden doğduğunuz yeri konu alan hikâyeleri
yazma gereğini duydunuz?
Dediğim gibi, bir nevi borçlu hissettim. Kitaptaki son hikâye hariç ilk
altısını başka mekânlara uyarlayabilirsiniz. Aslında kitap Şehremini’yi ya da
oranın tarihini anlatmıyor. Benim yedi küçük hikâyemin bir yerlerde geçmesi
gerekiyordu ve ben mekân olarak tercihimi İstanbul’un en eski semtlerinden olan
ve kültürel miras bakımından çok zengin Şehremini’ den yana kullandım. Kitap
fikrimi körükleyen Şehremini’ deki geçmişimdi.
Kitaptaki hikayelerinizin birinde sürpriz
yaparak kendinizi de hikâyeye dahil etmişsiniz. Bu fikir nasıl doğdu?
O bir anda aklıma gelen bir detaydı.
Planlı değildi yani. Yazarken bir anda aklıma geldi ve bunun çok hoş bir
ayrıntı olacağını düşündüm. Keyifle girdim hikâyenin içine. Fakat çok durmamam
gerekiyordu hemen çıktım. J
Yazar Clıve Cussler de çoğu romanında bir
şekilde kendini romana dahil eder. Bir uğrar. Bu yazarın kitaplarından okuyup
esinlendiniz mi?
Hayır. Dürüst olacağım, hiç
okumadım eserlerini.
Bir de kitabınızda tanıttığınız tarihi
eserlerimiz var. Bu duyarlı davranışınızdan ötürü ayrıca sizi tebrik ediyorum.
Kitaptaki hikâyeler ile tarihi eserleri
harmanlamak fikri nasıl oluştu?
Şehremini, çok eski bir semt olmasına rağmen ön plana çıkmayan ve eski
İstanbullular dışında yeni neslin de pek bilmediği bir semt. Ve kültür yatağı
olmasına rağmen tarihi eserleri bizler tarafından yeterince korunamamış.
Fatih Sultan Mehmet, İstanbul’a semtin
hemen komşusu olan Topkapı civarında açılan bir gülle deliğinden geçerek
giriyor. Akabinde, bugün İ.E.T.T. garajı olarak kullanılan alanda askerleriyle
birlikte şükür namazı kılıyor. Böyle bir tarih yatağında, 350 yıllık çeşme
kalıntısı üzerine biz bugün çöp dolu torbalarımızı asıyoruz.
Tarih kitabı yazmak, bu alanda çok büyük
bir donanım istiyor. Umarım Şehremini tarihine ait ileride çok sayıda eser
yayınlanır. Ben kendi yetim çerçevesinde semte dikkat çekmek ve hatta semtte oturanların
da değerlerine sıkı sıkıya sarılmalarını istedim. Bu konuda başarılı olduğumu
umuyorum.
Şu
an başka bir kitap oluşumu için çalışmalarınız var mı? Yine hikâyeler mi yazıyorsunuz?
Evet var. Kurguma ve anlattığım hikâyeme
çok güvendiğim bir roman ve hikâye kitabı tamamlamak üzereydim ancak araya
farklı bir çalışma girdi. İyi ki de girmiş, keyifle yazdığım gülmece bir hikâye
kitabı yazıyorum şu an.
Okumaktan hoşlandığınız Türk ve Dünya
yazarları kimlerdir?
Orhan
Pamuk ve Ayşe Kulin romanlarını çok beğenerek okuyorum. Zülfü Livaneli’yi de bu
yazarlar arasına dahil edebiliriz. Dan Brown kitaplarını asla kaçırmam. Tekrar
tekrar okurum.
Yakın tarihte adını duyup okuduğunuz
yazarlar kimlerdir?
Hakan Bıçakçı, kitap dünyasına adım attıktan sonra keşfedip keyifle
okuduğum bir yazar.
Kitabınızın ilk çıktığı günlerde ben de
kitap kapağı görselinden esinlenerek şirin mi şirin kurabiyeler yapmıştım.
Kitabınızın minyatür görseli olarak hazırlanan bu kurabiyeleri gördüğünüzde
neler hissettiniz?
Çok samimi söylüyorum bayıldım.
Ellerinize sağlık. Yemeye kıyamadım, evimin başköşesindeki vitrinde bir anı
olarak duruyorlar.
Sevdiğiniz yemekler hangileridir?
Yemek
ayırt etmem genelde. Hemen her yemeği yerim. Sıklıkla şehir dışına çıkarım. Gittiğim
yörelere has yemekleri mutlaka tadarım.
Yemek
yapmak için mutfağa girer misiniz? Yemek yapmak ve yazı yazmak, size nasıl
duygular veriyor?
Mutfakla arası pek olmayan klasik Türk
erkeklerindenim sanırım. Makarna yapmak ve yumurta kırmak dışında bu konuda
ilgim yok.
Yazar olmak isteyenlere önerileriniz
nelerdir?
Öncelikle
cesur olsunlar. “Okuduklarım beğenilmezse” diye kaygı duymasınlar. Bol bol
yazsınlar ve okusunlar. Yazdıklarınızı bir kitap haline getirmek çok meşakkatli
ve sabır isteyen bir işmiş. Ben de bunu yaşayınca öğrendim.
Kitabın bir yayınevine kabul ettirilmesi
aşaması en zoru, maalesef bu sektörde emeği suiistimal edecek ve konuya tamamen
ticari gözle bakan yayınevleri var. Bu sebeple eserlerini çok kişiyle
paylaşmamaları ve şüpheci yaklaşımda olmaları önemli, bu iş karşılıklı güvene dayalı.
Yayıneviniz size siz yayınevinize güvenirseniz zorluklar başarıyla aşılacaktır.
Değerli vaktinizi ayırıp sorularıma
içtenlikle cevap verdiğiniz için çok teşekkür ederim.
Lale BOLLUKCU
